Günlerce açıkta kalmış ceset gibi
bir hava; küflü, yarı karanlık, yağmur ki ruhum gibi çürümüş; bakışlarında fer
gönüllerinde ışık gözükmeyen bir tutam insanın arasındayım, bekliyoruz…
Sigara izmaritleri yüzüyor, bordür
taşlarının dibinde birikmiş sularda, plastik torbalarla, sigara paketleriyle,
su şişeleriyle yan yana.
Sakillik, umutsuzluk ve öfkesizlik
birleşmiş, tutunmaya çalışan ruhları kemiriyor.
Her şeyini son kuruşuna kadar
kaybetmiş, yenisini kazanmaya ne vakti ne gücü kalmadığına inanan insanlar…
Böyle görüyorum.
∘∘∘
Servis otobüsünde işime gidiyorum,
üçüncü aydır. İçeri her girişimde insanlar “ne zaman pes edeceksin” der gibi
bakıyorlar sanki yüzüme.
“Nasılsın bugün?”
İyi olduğunu söylemek zorundasın
görgü kuralları böyle istiyor. Onlarsız –kuralsız-yapamam diyorum içimden:
“İyi işte ne olacak” diye
karşılıyorum.
Ne mi olacak, hiçbir şey
olmayacak biliyorum. Okulda okul ve geldim buradayım.
∘∘∘
“İnsan başladığı işi bitirmeli…”
Böyle diyorlar bana… Kim diyor?
Kimse değil; insanların delen bakışlarını okuyorum ben…
Böyle demeleri gerekiyor; ne
gerekiyorsa o olmalı! Değil mi?
Başladığın işi bitirmelisin;
madem ki seni attılar bu hayata, yaşayıp tüketmelisin onların (onlar kimse?) istediği gibi…
∘∘∘
Üçüncü ayda da masama oturmalıyım;
önümdeki dosyaları açıp içindekilere anlam katmalıyım.
Peki bu yaptığımın bir anlamı var
mı? Yok tabii! Ama seslendirmekten ürküyorum.
“Anlam ne ki?”
Hissettiklerin, içindeki sesin
kulağına fısıldadığı…
Ürküyorum seslendirmekten, korkuyorum düşünmekten…
Çünkü arkası gelecek biliyorum:
Bu böyle gidecek, alışacaksın; tesbih
tanesi gibi birbiri ardına sayacaksın günlerini, vakit geçecek…
Evlilik adı altında başka birinin
de başını belaya sokacaksın. Çocuklar gelecek kıymetli deneyimlerini onlara
anlatacaksın.
Sonra?
Sonra oyun bitecek…
Masama oturduğum anda bunlar
olacak biliyorum…
Oturmazsam; sorumsuz, uçuk, ne
yaptığını bilmez, serseri, başıbozuk, kafayı yemiş olacağım…
∘∘∘
Biliyorum, ama söyleyemiyorum…
Oyunu içinden çıkılmaz yapan
korkaklığım…
Üçüncü ayda üçüncü yıla kalkan
gemiler demir alıyor…
Oradan üçüncü onyıla…
∘∘∘
Eski pehlivanların birinden
duymuştum, becerin yoksa cesaretin de olmuyor.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder