1 Mart 2018 Perşembe

Üçüncü Ay





Günlerce açıkta kalmış ceset gibi bir hava; küflü, yarı karanlık, yağmur ki ruhum gibi çürümüş; bakışlarında fer gönüllerinde ışık gözükmeyen bir tutam insanın arasındayım, bekliyoruz…

Sigara izmaritleri yüzüyor, bordür taşlarının dibinde birikmiş sularda, plastik torbalarla, sigara paketleriyle, su şişeleriyle yan yana.

Sakillik, umutsuzluk ve öfkesizlik birleşmiş, tutunmaya çalışan ruhları kemiriyor.

Her şeyini son kuruşuna kadar kaybetmiş, yenisini kazanmaya ne vakti ne gücü kalmadığına inanan insanlar…

Böyle görüyorum.
∘∘∘


Servis otobüsünde işime gidiyorum, üçüncü aydır. İçeri her girişimde insanlar “ne zaman pes edeceksin” der gibi bakıyorlar sanki yüzüme.

“Nasılsın bugün?”

İyi olduğunu söylemek zorundasın görgü kuralları böyle istiyor. Onlarsız –kuralsız-yapamam diyorum içimden:

“İyi işte ne olacak” diye karşılıyorum.

Ne mi olacak, hiçbir şey olmayacak biliyorum. Okulda okul ve geldim buradayım.
∘∘∘


“İnsan başladığı işi bitirmeli…”

Böyle diyorlar bana… Kim diyor? Kimse değil; insanların delen bakışlarını okuyorum ben…

Böyle demeleri gerekiyor; ne gerekiyorsa o olmalı! Değil mi?

Başladığın işi bitirmelisin; madem ki seni attılar bu hayata, yaşayıp tüketmelisin  onların (onlar kimse?) istediği gibi…
∘∘∘


Üçüncü ayda da masama oturmalıyım; önümdeki dosyaları açıp içindekilere anlam katmalıyım.

Peki bu yaptığımın bir anlamı var mı? Yok tabii! Ama seslendirmekten ürküyorum.

“Anlam ne ki?”

Hissettiklerin, içindeki sesin kulağına fısıldadığı…

Ürküyorum  seslendirmekten, korkuyorum düşünmekten…

Çünkü arkası gelecek biliyorum:  

Bu böyle gidecek, alışacaksın; tesbih tanesi gibi birbiri ardına sayacaksın günlerini, vakit geçecek…

Evlilik adı altında başka birinin de başını belaya sokacaksın. Çocuklar gelecek kıymetli deneyimlerini onlara anlatacaksın.

Sonra?

Sonra oyun bitecek…

Masama oturduğum anda bunlar olacak biliyorum…

Oturmazsam; sorumsuz, uçuk, ne yaptığını bilmez, serseri, başıbozuk, kafayı yemiş olacağım…
∘∘∘


Biliyorum, ama söyleyemiyorum…

Oyunu içinden çıkılmaz yapan korkaklığım…

Üçüncü ayda üçüncü yıla kalkan gemiler demir alıyor…

Oradan üçüncü onyıla…
∘∘∘

Eski pehlivanların birinden duymuştum, becerin yoksa cesaretin de olmuyor.
∘∘∘





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder