Sabah kalktı,
keyifsizdi. “Berbat bir dünya!” dedi, içindeki ses. İstekleri ölmüştü.
Akşam döndüğünde “güzel
bir yemek…” diye fısıldadı biri, “ yanında bir de tek rakı…”
Müziği kadife, kokusu
baygındı içindeki sesin. Hangi arzusunu öne çekeceğini bilemedi.
İçimizdeki ses deyip
geçmeyelim; dahi filozofların çoğu onunla uğraşmıştır. Ne pahasına olursa olsun
“düşünmeye cüret edin…” demiş, “özgürleşebilmek için… korkmayın!..”, babalardan biri…
İşin pahasını kilise
ve sırtını aşkın aleme dayamış aristokrasi ve kral belirliyormuş.
Zamanla aydınlanma denmiş bu dogmadan kurtulma
çabasına.
Doğru düşüncenin
doğru eylemi getireceğine inanılmış. Olmuyorsa zorla!...
Akla uygunluk
yerindeymiş, ancak bir pürüz çıkmış: içimizdeki
sesler -duygular- akıl yürütmeyi yoldan çıkarıyormuş…
Zararlı otlar gibi
bastırılması gerekmiş.
∘∘∘
Soğuk savaşın büyük
filozofu, liberalizmin dahi teorisyeni Popper
(ö: 1994) insanlara, sevgilileriyle ilişkilerinde bile duyguyu
karıştırmamalarını önerdi.
“İnsanın doğası” üzerinde düşünülmesini gereksiz buluyor, varoluşsal
sorunları “akıldışı entelektüel gevezelik” gibi görüyordu.
“Bu sokaklar” dedi “duygulara çıkıyor, girmeyin!”
Aydınlanma bilimseldi, duygunun (insanın!) yeri yoktu.
∘∘∘
Cumhuriyet’i kuranlar
aydınlanmanın ışığında yürüdüler.
Daha parlak bir ışık piyasaya çıkmamıştı.
Zamanla bu görüşler
tavsadı. Moda değişti.
80’lere çıkarken
doğal bilimler uzak ara öndeydi. Sosyal bilimlerin esamesi okunmuyordu.
Amerikalı biyolog,
karıncabilimcisi, yeni aydınlanmacı E. O. Wilson’a (d: 1929) göre nedeni şu.
Fizik cansız varlıkları
köküne kadar inceliyor: atomlar, daha küçük parçalar... Biyoloji, tıp
hücreleri…
Ya ekonomi ve politikada?
Herkesin uzmanlığı kendinden… İnsanın doğası,
nasıl davrandığı bilinmiyor. Üstelik
birbirleriyke konuşabildiği için herkes kendini insanlık uzmanı sayıyor. Yanılgı üstüne yanılgı getiriyor bu.
İnsanın doğasını doğa
bilimlerine bağlayarak öğrenmeliyiz.
Wilson’a göre bu yeni
aydınlanma: [1]
1.
Hayatlarımız
biyolojinin iki kanunuyla sınırlanmış halde. Biri, canlıların tümü ve yaşamın tüm süreçleri fizik ve kimyanın
yasalarına tabidir.
2.
İkincisi, canlıların tümü ve
yaşamın tüm süreçleri doğal seçilimli
evrim aracılığıyla ortaya çıkmıştır.
3.
Bizi
hayvanlar alemi içinde yüksek aşamaya getiren çok düzeyli doğal seçilimdir.
Bir yandan gruplar rekabet eder ve aynı grubun fertleri arasında işbirliği gözeten özellikler avantajlı hale gelir.
Diğer yandan aynı grubun fertleri bencilce birbirleriyle
rekabet eder.
Doğal seçilimin bu iki düzeyi arasındaki zıtlık hepimizi biraz melek biraz şeytan
yapmıştır.
∘∘∘
Aydınlanmada duygular akıldışıdır; akla köstek olur.
Yeni aydınlanmada duygular karar vermenin ana unsurudur;
onlarsız adım atamayız.
Bir yakınımızı zehirli
tutumundan döndürmeye mi çalışıyoruz?
Hayır, dememiz yetmez. Gerçekleri defalarca tekrarlıyor
olmamız boşa!
“Hayır”ı eski
duygulanışı bastıracak güçlü bir arzu
yaratarak sunmalıyız.
Sigarayı bırakırken, bol spor yaparak nikotin eksikliğini, endorfin, östrojen veya testesteronla
boğmak gibi…
∘∘∘
Aydınlanmacılar Cumhuriyet’i kurdu, ancak içimizdeki sese
kulak veren yeni aydınlanmacıları
yetiştiremedi.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder