13 Nisan 2015 Pazartesi

İçimizdeki Ses



Sabah kalktı, keyifsizdi. “Berbat bir dünya!” dedi, içindeki ses. İstekleri ölmüştü.
Akşam döndüğünde “güzel bir yemek…” diye fısıldadı biri, “ yanında bir de tek rakı…”
Müziği kadife, kokusu baygındı içindeki sesin. Hangi arzusunu öne çekeceğini bilemedi.
İçimizdeki ses deyip geçmeyelim; dahi filozofların çoğu onunla uğraşmıştır. Ne pahasına olursa olsun “düşünmeye cüret edin…” demiş, “özgürleşebilmek için… korkmayın!..”, babalardan biri…
İşin pahasını kilise ve sırtını aşkın aleme dayamış aristokrasi ve kral belirliyormuş.
Zamanla aydınlanma denmiş bu dogmadan kurtulma çabasına.
Doğru düşüncenin doğru eylemi getireceğine inanılmış. Olmuyorsa zorla!...  
Akla uygunluk yerindeymiş, ancak bir pürüz çıkmış: içimizdeki sesler -duygular- akıl yürütmeyi yoldan çıkarıyormuş…
Zararlı otlar gibi bastırılması gerekmiş.

∘∘∘
Soğuk savaşın büyük filozofu, liberalizmin dahi teorisyeni Popper (ö: 1994) insanlara, sevgilileriyle ilişkilerinde bile duyguyu karıştırmamalarını önerdi.
İnsanın doğası” üzerinde düşünülmesini gereksiz buluyor, varoluşsal sorunları “akıldışı entelektüel gevezelik” gibi görüyordu.
“Bu sokaklar” dedi “duygulara çıkıyor, girmeyin!”
Aydınlanma bilimseldi, duygunun (insanın!) yeri yoktu.

∘∘∘
Cumhuriyet’i kuranlar aydınlanmanın ışığında yürüdüler. Daha parlak bir ışık piyasaya çıkmamıştı.
Zamanla bu görüşler tavsadı. Moda değişti.
80’lere çıkarken doğal bilimler uzak ara öndeydi. Sosyal bilimlerin esamesi okunmuyordu.
Amerikalı biyolog, karıncabilimcisi, yeni aydınlanmacı E. O. Wilson’a (d: 1929) göre nedeni şu.
Fizik cansız varlıkları köküne kadar inceliyor: atomlar, daha küçük parçalar... Biyoloji, tıp hücreleri…
Ya ekonomi ve politikada? Herkesin uzmanlığı kendinden… İnsanın doğası, nasıl davrandığı bilinmiyor. Üstelik birbirleriyke konuşabildiği için herkes kendini insanlık uzmanı sayıyor. Yanılgı üstüne yanılgı getiriyor bu.
İnsanın doğasını doğa bilimlerine bağlayarak öğrenmeliyiz.
Wilson’a göre bu  yeni aydınlanma: [1]
1.    Hayatlarımız biyolojinin iki kanunuyla sınırlanmış halde. Biri, canlıların tümü ve yaşamın tüm süreçleri fizik ve kimyanın yasalarına tabidir.

2.    İkincisi, canlıların tümü ve yaşamın tüm süreçleri doğal seçilimli evrim aracılığıyla ortaya çıkmıştır.

3.    Bizi hayvanlar alemi içinde yüksek aşamaya getiren çok düzeyli doğal seçilimdir.

Bir yandan gruplar rekabet eder ve aynı grubun fertleri arasında işbirliği gözeten özellikler avantajlı hale gelir. 

Diğer yandan aynı grubun fertleri bencilce birbirleriyle rekabet eder.

Doğal seçilimin bu iki düzeyi arasındaki zıtlık hepimizi biraz melek biraz şeytan yapmıştır.

∘∘∘
Aydınlanmada duygular akıldışıdır; akla köstek olur.
Yeni aydınlanmada duygular karar vermenin ana unsurudur; onlarsız adım atamayız.
Bir yakınımızı zehirli tutumundan döndürmeye mi çalışıyoruz?
Hayır, dememiz yetmez. Gerçekleri defalarca tekrarlıyor olmamız boşa!  
“Hayır”ı eski duygulanışı bastıracak güçlü bir arzu yaratarak sunmalıyız.
Sigarayı bırakırken, bol spor yaparak nikotin eksikliğini, endorfin, östrojen veya testesteronla boğmak gibi…

∘∘∘
Aydınlanmacılar Cumhuriyet’i kurdu, ancak içimizdeki sese kulak veren yeni aydınlanmacıları yetiştiremedi.
∘∘∘










[1] Yeryüzünün Sosyal Fethi, E. O. Wilson, s. 344, 345

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder