17 Nisan 2015 Cuma

Gerçeklere Güvenmeyin



Aydınlanma, hayatı fizik laboratuvarı ile karıştırdı; duyguları aklın karşıtı, antitezi gibi gördü. Akıl yürütmeyi yoldan çıkardığına inandı. Kurtulun, dedi duygulardan…
Aydınlanmanın güvenilir bilgisine giden en iyi yol diye Popper’ın (ö: 1994) yöntemi genel kabul gördü.
Gündelik ağızda Popper şöyle diyordu:
Kafanızı çalıştırın, gerçekleri bulun; bulduklarınızın bir gün çürük çıkabileceğini  aklınızdan çıkarmayın… Daha iyisini buluncaya dek onlarla yetinmek zorundasınız!  
Bu arada unutmadan, duygularınızı asla işe karıştırmayın!
Bu yöntem fizikte, kimyada yürüyor, işin içine insan girince çuvallıyor.
Çünkü hayatın içinde bir yerden başlamak zorundasınız. Yaşanmışlıklardan alınan derslerle, kestirimler yapacaksınız yola çıkarken. Bunların gelecekte doğru çıkma olasılığı pek düşük. Mutlaka büyük hatalarınız olacak, düzeltebilirseniz şanslı sayılırsınız; değilse yandınız!
Ya oyunda hile yapacaksınız, ya batacaksınız!
Bu nedenle gözü kara ahmaklar ana yolun has yolcuları oldular kâr garantili –pazar düşmanı- yeni liberal piyasada.

∘∘∘
Duygulara gelince kazın ayağı hiç de söylendiği gibi değil. 
Aydınlanma feci bir hata yaptı!
1990’larda sinirbilimcilerin deneyim ve gözlemleriyle ortaya çıkan gerçek tümüyle tersiydi: Duygular, algı, öğrenme ve karar verme süreçlerinde kritik rol oynuyordu. Onlar olmadan bir arkadaşımızla nerede buluşacağınıza bile karar veremezsiniz.[1]
Günümüzde duyguların öne çıktığı bu anlayışa yeni aydınlanma deniyor, temelinde yatan evrimsel biyoloji…
Bir dostunuzu yanlış yoldan döndürmek mi istiyorsunuz, gerçek diye bildiğinizi tekrarlamanız asla işe yaramaz. Haklı olmazın yeterli değil! Yanlış yola sürükleyen duygulardan daha güçlü bir arzu uyandırmanız gerekir kafasında.
Sigarayı bırakmak için nikotin eksikliğini bastıracak yeni duygulardan yardım aldığınız gibi. Örneğin yoğun spor yaparak beyninizde salgılanan endorfinin, nikotin eksikliğini unutturmasını sağlarsınız.

∘∘∘
Aydınlanma gerçeklere inandı; duyguları aklın düşmanıymış gibi gördüğünden çıkmaz sokaklara saptı. Kendine bakmadan hep karşıyı suçladı.
Rahmetli Aziz Nesin Türk insanının yüzde 60’şı aptal demişti.
Daha sonra “göbeğini kaşıyan adam” geldi…
Enis Berberoğlu yeni gazetesindeki bir yazısında (14 Kasım 2014) şunları yazdı:

“………Yıllarca Faik Öztrak anlattı. Şimdi de Selin Sayek Böke…
Gerçeklere güvendikleri için bağırmıyorlar, aklınıza sesleniyorlar…”

Gerçeklere inanmış aydınlanma aklından örnekler bunlar… Bataklığa saplanmışlar!

∘∘∘
Diyorum ki, hayat fizik laboratuvarı değil, gerçeklere güvenmeyin.
İşe yarar bir duygu ile sarmalanmış değillerse ne kendinizin ne de başkalarının davranışlarında yön belirleyici olur gerçekler.
Fizik’in tersine, gündelik hayattaaydınlanma”nın değil,  “yeni aydınlanma”nın mantığı işe yarar.
Tabii ki yine akla sesleneceksiniz…
Ama bu kez gerçekleri parlak bir “arzu politikası” ambalajına sarıyor olacaksınız; modası geçmiş duyguları bastırabilmek için…




[1] “Descartes’in Yanılgısı”, Antonio R. Damasio, Varlık Yayınları, 3. Basım, s. 205 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder