28 Aralık 2020 Pazartesi
14 Kasım 2020 Cumartesi
Kendini Anlayabilir misin
“İnsanı
Anlamaya Çalışma, Kendine Bak Yeter,” diyorsun.
Kendini
anlayabilir misin?
∘∘∘
Kendini
de anlayamazsın…
Sen
de insan değil misin? Kendini anlamaktan
da ümidi kes!
Ancak
tanıyabilirsin kendini…
Tanımakla anlamak
arasında öngörebilmek, kestirebilmek yatar.
∘∘∘
Başka
insanları ne tanıyabilir ne anlayabilirsin –kestirebilirsin,
öngörebilirsin…
Kendini
gelince onu da anlayamazsın;
Nereden
bileceksin içindeki şeytanın kafayı ne vakit kaldıracağını…
Ama
neyi sevdiğini, neden heyecanlandığını, ne yaparken zamanı unuttuğunu bilirsin,
sezersin fabrika ayarlarını, dünyaya ne yapmaya geldiğini…
(Yine
de kafana toplumun soktuğuna kanarsın, kafa tutmaya gücün yetmez.)
∘∘∘
Sanıyorum
ki Sokrates (ö. m.ö. 399) bu nedenle “Kendini
tanı,” demiş…
“Kendini anla,” dememiştir…
∘∘∘
İnsanın
ne zaman –şeytana- satılacağını asla kestiremezsin…
En
iyisi insandan gelecek kötülüklere karşı tedbiri asla bırakmamaktır:
“Kontrol”
ve “denge” mekanizmalarını hiç gevşetmemektir…
∘∘∘
İnsanın
doğası (ne zaman şeytana satılacağı örneğin) günün birinde ortaya çıkar mı?
Bilim
ipliğini pazara çıkarır mı –insanın-, bilinmiyor henüz…
Sesi
sözü dinlenir biyologlardan ümitli olanlar var…
Olur
mu, olursa ne zaman?
Tırmanması
zor felsefi, bilim tepeleri bunlar…
∘∘∘
Şimdilik
kendinizi tanıyın yeter, diyorum ben.
Tanıyın
ve de tanıdığınız kadarıyla kendinizi yaşayın…
Tabii
ki cesaretiniz varsa –paranız varsa değil…
∘∘∘
“Yaşamaya
cesaret”, “düşünmeye cesaret” le beslenmiş topraklarda yetişiyor yalnızca…
Bunu
da unutmayın…
∘∘∘
11 Kasım 2020 Çarşamba
İnsanı Anlamaya Çalışma Kendine Bak Yeter
İki bin
400 yıl önce Sokrates (ö. m.ö 399) söylemiş:
“Üzerinde düşünülmeyen hayat yaşanmaya değmez…”
∘∘∘
Bugün
kimseye anlatamazsın...
“Neyini
düşüneceksin baba? Bir şekilde para kazanacaksın; paran yettiği kadar arzularını
gerçekleştirirsin…”
“Arzularını
gerçekleştirdiğin kadar mutlu olursun; çok kazanmışsan çok arzunu beslediğinden
çok mutlu olursun…”
Günümüzde
düstur bu…
∘∘∘
Üzerinde
düşünülmeyen hayata örnek istiyorsan, işte bu…
“Bugün
büyük çoğunluğun hayatı yaşanmaya değmez mi yani?”
“Onu
sen yaşayanlara sor bakalım, ne diyecekler?”
“Kim
der hayatım değersiz, diye.”
∘∘∘
Filozoflar
politikacı değil, oy peşinde koşmaz; şirket sahibi değil müşteri aramaz…
Anlayabildiğin
kadar faydalanırsın, arayan onlar değil sensindir…
Gerçek
filozoflara ve şairlere politikacılardan ve şirketlerden daha fazla güvenilmesinin
nedeni bu olmalı.
∘∘∘
Hayatı
anlamaya çalışmak nedir ki?
Bu
gezegendeki serüvenine karar vermek değil mi?
Evet,
doğru; ama bunun için insanı anlamak durumundasın…
İşte
ben bu noktada atıyorum yazımın başlığını…
İnsanı
anlamasına anla, ancak kendinden başkasına asla bulaşma.
Anlaman gereken tek insan kendin…
∘∘∘
Yolunu
şaşırmanın en güvenilir yolu her tanıdığını anlamaya çalışmak…
“Tanıdım”
dedikçe kendine tuzak kurarsın;
Kimse
kimseyi tanıyamaz.
Her
insan kendi tanrısını ve şeytanını içinde taşır; ne zaman hangisinin baskın
çıkacağını nasıl bileceksin.
En
iyisi gördüğünü kabul edeceksin; anlamaya çalışmadan, kendine tuzak kurmadan.
∘∘∘
Hayatı
nasıl anlayacağız?
Kendini
ne denli anlayabilirsen hayatı o kadarcık anlayabilirsin.
Mutsuz
musun?
Büyük
şanssızlıklar bir yana kendini yeterince tanıyamadığındandır.
∘∘∘
2 Ekim 2020 Cuma
"Umudunuzu Kaybetmeyin" Üstüne
“Umutsuz
yaşanmaz umudunuzu kaybetmeyin,” bir “umut bilgesinin” ağzından çıkacak akıl
sosu yeterli bir söz değildir…
Ne
zekicedir ne de akıl tartısı yerindedir.
∘∘∘
Bilge
işini iyi yapmak için daha akıllı olmayı becerebilmeli ya da soyunduğu rolden
vazgeçmelidir.
Çünkü
insanlar sanıldığı kadar budala değildir.
∘∘∘
Densizin
birinin açlıktan kıvrananlara “yemeden yaşanmaz ne yapıp edip mutlaka
yemelisiniz!” diye öğüt verdiğini düşünün…
Sivri
akıllı, insanlara nasıl yemek bulacakları yolunda fikir vermek yerine, yemeksiz
yaşanmayacağını anımsatıyor…
“Umutsuz
yaşanmaz, umudunuzu kaybetmeyin,” sözü de yukardaki tümce tadındadır…
Umut
etmeleri için göremediklerini önlerine koymak yerine “umudun rolünü” hatırlatır…
∘∘∘
Ve
arkadan ekler :
“Ben
hiç umudumu kaybetmem…”
Hazret
büyük otoritedir, o öyle yapıyorsa siz de öyle yapacaksınızdır…
∘∘∘
Umutsuz
yaşanmayacağı için umut, yemeden yaşanmayacağı için yemek hayal edeceksin!
∘∘∘
Aslında
hayatın böyle işlemediğini bilir herkes:
Yiyecek
bulabilecek yolu, umut etmek için nedenleri olan canlıdır, insan…
Bu
tür canlılara yol gösterecek laflar ediyorsan daha zeki ve daha işler akıllı
olmak zorundasın.
Öyle
şeyler çıkacak ki ağzından, insanlar saçmaladıklarını, morallerini yok yere
bozduklarını düşünecekler…
∘∘∘
Kısaca:
Umutsuzluk
bulutlarının nasıl dağılacağı üstüne dinlenebilir bir sözün yoksa, bir iyilik
yap ve sus!
Hiç
olmazsa gölge etme.
∘∘∘
29 Eylül 2020 Salı
Sporun Mantığı Hayatın Mantığıdır
Gündelik
hayatın güçlüklerle dolup taşmasının, acılar, kederler, sıkıntılar,
mutsuzluklar yüklü olmasının ana nedenlerinden biri “Yanlış hayatı doğru yaşamaya
çalışıyor” olmamızdır.
Oku
hedefin tam tersine atarız, ardından vuramadık diye dövünürüz…
“Yanlış
hayatı doğru yaşamaya çalışmak,” bu demektir…
∘∘∘
Neden
yaparız bu budalalığı?
Bunca
övündüğümüz aklımız neden çalışmaz?
Türümüzün
yarattığı uygarlığın bayrak direği “bilim” neden imdadımıza yetişmez, niçin göz
göre göre aynı tuzağa düşer ardı ardına insan nesilleri?
∘∘∘
Modern
toplumumuz “kölelikle nasıl mutlu olunur?” bilmecesini çözmekle ömürler
tüketmektedir.
Üniversiteler
“üniversal –evrensel, herkes için geçerli- bilgi vermek yerine, piyasaya iyi
köle yetiştirmeyi eğitimle neredeyse eşitlemiştir.
Yanlış
hayata –doğru- adam yetiştirme profesörleriyle doludur okullarımız.
∘∘∘
Hükümetler
ne derse desin, okullarda ne öğretilirse öğretilsin nasıl oluyor da aklı
başında bir insan bu tuzağa düşüyor?
∘∘∘
Çünkü
gündelik hayatta doğru düşünmemizi sağlayacak güvenilir bir “mantık” yok
elimizde…
Bilimin
mantığı gündelik hayata uygun değil ne yazık ki;
Hayat
fazla hızlı dönüyor bilimsel mantık için…
∘∘∘
Aristo
mantığı, diyalektik mantık…
Bunları
geçiniz; sabahtan akşama aldığınız kararlarda komik olursunuz.
∘∘∘
Peki
yaptığımız nedir?
Çevrene
bakmak, toplumun gazına gelmek…
“Yaşama”nın
yerine, “ayakta kalmayı” koymamızı öğütleyen “sağduyuya” teslim olmak…
Neden
yapıldığını anlamaya başlamadan, bulabildiğin işte kalıplara dökülüp yok olmak…
Ya
da iş bulamadan, ayakta kalmayı beceremediğin için tükenmek, bitmek…
∘∘∘
Spor
hayatın hızlı çekimi; ama mantığı gündelik hayata hiç benzemiyor…
“İş” bulur gibi “spor” bulamazsın…
Zihninin,
sinir sisteminin, kaslarının, hafızanın, hayallerinin çuk oturmadığı işe girer,
iyi kötü –ömür törpüsü de olsa- bir yaşamı sürüklersin…
Ama
aynı şekilde sporu sürdüremezsin…
Ruhunun
ritmini duymuyorsan hiçbir sporun kapısı açılmaz sana…
∘∘∘
Becerebildiğin
bir sporda nasıl öğreniyorsan hayatta da öyle öğrenmen gerekir aslında.
Sporun
ve gündelik hayatın mantığı başkasından öğrenilmez; duyulur, hissedilir,
denenir, sonuçlarına göre yeni hislerin izlenir…
Ve
de bu çevrim sürüp gider…
Ta
ki “buldum!” çığlığı yükselinceye dek…
∘∘∘
Spordan
uzak olanlara bunları anlatmak neredeyse imkânsızdır…
Bu “mantığı”
uygulamanın olmazsa olmazı, deneyim ve uygulama başarısızlıklarından edinilmiş
katman katman dersin aklı ve bilgeliğidir.
∘∘∘
Sağlığı,
morali, coşkuyu bir yana bırakın, sporun faydalarını düşünürken…
Asıl
olan sporun beyne döğmesini çıkardığı işe yarar “mantık”tır;
Spor
yaparken kazandığın; ayırdında bile olmadan…
Sinir
sistemine taban tabana zıt işlerde tükenmeni önleyecek başka neyin var
sanıyorsun?
∘∘∘
Diploma
mı?
Bir
daha düşün derim…
∘∘∘
27 Eylül 2020 Pazar
25 Eylül 2020 Cuma
22 Eylül 2020 Salı
Mutluluk Yolda Olmaktır
Her
gün yeni adımlar atmayı düşündüğün…
Yaşama sevinci, gittiğin yönde aşama kaydetmek uğrunda, kafanda kümelenen fikirlerin fişekler fırlatmasıdır…
Gözündeki
ışıltı bu fişeklerin parıltısıdır.
∘∘∘
Aşık
olmak yeni dünyalar mayalar ruhunda;
Nedeni
yola çıkmış olmandır.
Hedefe
gider yol…
Yürümenin
her adımı dünyalar kurar yolda…
∘∘∘
Kavuşunca
aşk kararsız kalır, çünkü yolun tükenmiştir…
Ufkun
yorgun, gönlün oturuşmuş, beynin durgun…
Yeni
yollara düşmezsen körelir –aşk-, nefessiz kalır.
“Kavuşamazsan
aşk olur” denmesinin nedeni budur…
Yeni
“yol” bulamazsan aşkın ışığı parıltısını yitirecektir…
İşığı
çakan, aşkın kendisi değil yolda olmandır çünkü…
∘∘∘
“Yolsuz
kalmak,” gündelik dilde parasızlık olsa da,
Aslında
ufuksuzluk, gönülsüzlük ve de ruhsuzluk…
Anlayacağın
mutsuzluk…
Yarı
ölüm!
∘∘∘
“Yolda
olmamak” mutsuzluk…
Hep
başka şeyler arayıp durursun gönlünde ışık yakmak için:
Eş,
dost, akraba, komşu…
“Vakit
geçirrne”…
“Yola
düşüp” yürümek aklının ucundan geçmez…
Unutmuşsundur:
Hayat
“yolda olmak”tır.
∘∘∘
Acısızlık,
dertsizlik, şanssızlıktan çökmemek, insan hakkı…
Ama
hayat değildir.
∘∘∘
Acılarla
detlerle de olsa “yolda olmaktır” hayat.
∘∘∘
13 Ağustos 2020 Perşembe
Seviyorsan Evlen Dünyasında Nasıl Yaşanır
İster
ayırdında ol, ister olma…
İster
bil, ister aldırma bilip bilmediğine…
İstersen
kız, küfür et içinden, “sabah kalkıp akşam yattığın” akıl erdiremediğin – belki
bilmek istemediğin- serüveni didikleyen “entel” takımına…
Sen
de, herkes gibi, seviyorsan evlen dünyasında yaşıyorsun…
Aynı
kurallara uymak zorundasın…
∘∘∘
Bir,
gözünü kapar arzularının peşinden koşarsın…
Seviyorsan
evlen dünyasında köle olmaktır bu.
Gözü
kapamak insanı hep esir etmiştir.
Nedendir?
Benim
sandığın isteklerin aslında senin değildir de ondan…
∘∘∘
İki,
kafan 2 temel güdünün savaş alanıdır:
“Ayakta kalmak” ve de “iyi hissederek zamanı unutmak”…
İkincisine
çoğu kez “mutluluk” dendiği de olur…
∘∘∘
İnsan,
çoğu kez ayakta kalmayı başkaları kadar havalı olmak, onları geçemezse bile en
azından onlara benzemek diye yorumlamıştır…
Neden?
Seviyorsan
evlen dünyası böyle ister çünkü…
“Ayakta
kalmak” mahallesinin “ana caddesidir” seviyorsan evlen dünyasında…
Başkalarına
benzeyerek mutlu olacağını sanırsın;
Hâlbuki
başkalarına benzemek işe yaramaz “tümevarım mantığının” sıradan bir sonucudur…
Mutlulukla
ilgisi yoktur…
Ancak
kendine benzeyerek zamanı unutursun…
Ne
için yapıldıysan “o” olmaktır kendine benzemek…
∘∘∘
Seviyorsan
evlen dünyasının en çok korktuğu şey insanların “kendine” benzemesidir…
Kendine
benzeyenin “arzuları” biriciktir…
Kimseye
benzemez; çünkü kendisi biriciktir; eşi ve benzeri bulunmaz…
∘∘∘
Kolay
mıdır insanın kendine benzemesi?
Değildir
elbette; dünyaya kafa tutmadan kendine benzeyemezsin…
“Ayakta
kalma” meselesini fiziksel, parasal ve düşünsel olarak kafanda çözmeden kendine
benzeyemezsin…
∘∘∘
Sanırsın
ki bu alanda en zoru parasal
engellerdir; yanılıyorsun, zor olan kafanda bir türlü aşamadığın “düşünce” duvarlarıdır…
Düşünce
engellerini aşmanın tek yol vardır, bunu bilir bunu söylerim:
Gerçekten iyi yaptığın şeyleri keşfetmek;
Hayatının
en büyük keşfidir bu;
Bunu
bilmeden trilyonun olsa boş…
Kölelikten
kurtulamazsın…
İnsanı
iyi yaptığı şeyler özgürleştirir…
Ruhu
beslemenin, zamanı unutmanın başka yöntemi henüz keşfedilmedi…
Hiçbir
zaman da bulunmayacak…
∘∘∘
Seviyorsan
evlen dünyasının tek anahtarı vardır budur her kapıyı açan:
“Benim
iyi yaptığım bir şey yok” mu diyorsun?
Buna
sakın inanma; herkes gibi sen de biriciksin…
Belki
zamanın ruhu, senin ruhuna terstir, olabilir…
Sen
de zamanın ruhunu mu kendi ruhunu mu tutacaksın, karar vereceksin…
∘∘∘