31 Temmuz 2018 Salı

Geçmişin Alışılmışı Geleceğin Alışılmamışı







Geçmişin alışılmışını geleceğin alışılmamışında görerek yaşamayı öğrenmiştir canlılar…

Hayatın bulabildiğimiz tek yolu budur.

Bunca bilime, bilgi yığınına, teknolojiye karşın…

İş yarını yaşamaya geldi mi, elimizdeki tek silah yine kurtların, kuşların, yılanların, çıyanların elindeki silahla aynıdır:

Geçmişin alışılmışını gelecekte görmek…
∘∘∘


Ne demektir bu?

Yerleşik düzene geçtiğimiz 10 bin yıldır bir adım ilerlemedik mi?

Söylediğim bu mu?

Uzay yolculukları, dijital teknoloji, görüntülü cep telefonu, insan için uzun yaşam; az mı bunlar?

Diğer canlılardan hiç mi ayrışmadık olumlu anlamda?
∘∘∘


Tabii ki ayrıştık, ayrışmasına; ancak geleceğin karanlıklarını beklerken uyguladığımız strateji aynı:

Geçmişin alışılmışını gelecekten beklemek!

Kurtlar ve kuşlar, yılanlar ve çıyanlar gibi…

Tek farkımız onlardan daha rahat yaşamamız…

Rahat yaşarız ancak aynı şekilde ölürüz:

Geçmişi gelecekten bekleyerek…

Mitolojide cennetten kavulduğumuzdan bu yana böyledir durum…

Okyanuslarda başlayan minicik ilk hayat hücrelerinden bu yana…

Hiçbir şey değişmedi; hâlâ geleceği geçmişe benzetmeye çabalayarak, beceremeden ölüyoruz…
∘∘∘


Kötü bir şey mi bu?

İyi veya kötü diye söylemiyorum, ama gerçeğin peşindeysen aradığın bu!

Dediklerime inansan da bu inanmasan da bu…

Neye yarar bunu bilmek?

Hayatını ona göre düzenlersin…

Sahibi olduklarının –en başta Tanrı’nın sana lütfu bedeninin, yani “kendi”nin- değerini bilirsin…

Elinde ne varsa sonuna dek yol verirsin: Hayat aslında budur…
∘∘∘


Düşünce adımlarımızın bizi sürüklediği bu yerde görünen şudur: Hayatı ve toplumu anlamaya çalışan, sosyal denen bilimler aslında bilim filan değildir…

Geçmişte alışılmışın gelecekte tekrarlayacağını var sayan öngörülerdir onlar…

Örnek mi: Ekonomi… Siyaset bilimi… İşletme bilimi (aslında bilimle uzak yakın ilgisi bulunmaz, hatıraların allanıp pullanmasıdır)…

Bunları kullanmayalım mı hiç?

Elinde daha iyi bir pusulan yoksa kullanırsın elbette; ama dediklerinin her an palavra olabileceğini bilerek, olabildiğince risk almadan…

Dikkat et!

Geleceğin geçmişle hiç ilgisi bulunmayan karanlık bir çukurunda b.k yoluna kaybolur insan…
∘∘∘

8 Temmuz 2018 Pazar

Niçin Yaşıyorsun






Hayat varsa anlamda vardır.

Anlam amaçla yakın dosttur, akraba değildir. Biri varsa diğeri mutlaka olmak zorunda da değildir.

Kendinle barışmanın yoludur, anlamla amacı birleştirmek.
∘∘∘


Aramıyorsan, anlam amacın içinde kavrulup yok olmuştur.

Ne anlamı?

Bu kederli bir yolculuk yalnızca, dersin;

Soran olursa.
∘∘∘


Hayat varsa anlam var olmasına vardır;

Ama sen aramadan göçersen onu…

Göremeden, tutamadan gitmişsindir.
∘∘∘


Niçin yaşar canlılar?

Cevabı amaçtır…
∘∘∘


Aramana gerek yok,

Genlerinde yazar, ille de yaşayacaksındır…

Kurt, kuş, yarasa, böcek, koyun, kuzu, insan…

Yaşayacaksındır birbirini yiyerek…
∘∘∘


Birbirini yemek de neden ki?

Dediğinde,  yola düzülmüşsündür, ayırdında olmazsın…

Anlam arıyorsundur…

Amacın yanında, anlama yelken açmışsın…
∘∘∘


Hayatın mucizesi, milyarlarca canlının birbirine hiç benzemeyen amacı ve anlamı olmasında yatar.

Ne kadar insan varsa o kadar yaşam tarzı olmasının nedeni budur.

Harmanlanıp yoğurulmuş amaç ve anlamdır yaşam tarzı.
∘∘∘


Birbirini yiyerek ayakta kalmayı uygarlık sanırsan

Amaç ateşinde dağlamışsındır ruhunu…

Kişisizleştirir, kendisizleştirir, sensizleştirir yaşamını

Korku filmindeki yarasalar gibi yalnızca zifiri karanlıkta ortalığa dökülen,

Korsan bayraklı amaç…
∘∘∘


Acısız yaşamın yanına sığışır ilkin anlam,

Toprağını bulursa öylesine büyür ki;

Ateş topu gibi yakan yakan acılar duyulmaz olmuş, dağlanmış yitip gitmiş,

Anlam amacı yiyip tüketmiş,

Anlam amaç olmuştur.
∘∘∘


Kafandaki bir yastıkta kocadığın sorularda mayalanır anlam…

Sabahla karanlık geceler arasındaki her gün yeni bir insan yapar seni,

Hayat yaşamaya ölüm ölmeye değer artık.

∘∘∘




6 Temmuz 2018 Cuma

Hayatın Roman mı





Öğrenen zekâsından kuşkum olmayan bir mühendis dostuma sordum:

“Hayatın roman olsa okur muydun?”

Biliyorum, taraflar eğer roman okumaya kendini hazırlamamışsa bu sohbet tat vermez; yine biliyorum dostumum ilgileri arasında roman yok.

Acaba dedim, nasıl bir cevabı olabilir?

Güldü:

“Asla…” dedi “Okumam. Benim hayatımda okunmaya değer ne var ki?
∘∘∘


Romanı yalnızca alışılmadık olay dizisinin sürüklediğine işaret vardı yanıtında.

“İnanamazsın okuduklarına, bayılırsın kendi hayatını okumaktan; birinci sınıf bir romancı, örneğin İngiliz Jane Austin (ö. 1817) romana dökse yaşamını…” diye karşılık verdim.

Pek aklına yatmadı sanıyorum.

“Üstelik” diye sürdürdüm “keşke daha erken okusaydım dersin, hayatımın değerini iyi bilir saniyesini boşa harcamazdım…”

Sustu.

O arada gelen ilgisiz bir telefon bizi gündelik hayatın kıraç topraklarına döndürdü.
∘∘∘


Ömründen bir roman yontar gibi yaşamanın hayat ve ölüm için derin anlamlar kazandıracağını düşünüyorum.

O kadar da naif değilim tabii ki; insan olmayı “satın alma gücüy”le, özgürlüğü “piyasadaki mallar arasından yapılan seçim”le özdeşleştiren modern şirket çalışanının bunlara dudak büktüğünden haberim var.

Para kazanma gücünü biledikçe bilemek, tüketirken ölmek… Razı gelirsen mesele yok!

Çalışanların çoğu zamanla değişecek, biraz geç olacak belki, ama bulduklarıyla yetinecekler.

Geri kalanlar dünyanın iki yüzlü bir çıkarcılık çıkmazı olduğuna inanarak  gidecek…

Acımasız bir oyun bu kederli yolculuk.

Gerçek gerçek deyip duruyorsun, neye inanırsan onun gibi oluyorsun.
∘∘∘


Yöneticilik yaptığım zamanlardaydı. Şirketlerin sığ anlam denizinde bunalırken Peter Drucker’la (ö. 2005)[1] tanıştım. Para kazanmanın bencil sokaklarına mantığın deli gömleğini giydirmeyi başarıyordu.

İnsanın saçmalıyorum sanırken, yaptıklarının o kadar da budalaca olmadığını görmesi rahatlatıcı oluyor.

Sıcaktan bunalmışken kendini denize atmak gibi…
∘∘∘


İşte bu Drucker’e soruyor gazeteci  ne okursunuz, diye, iş dışında, rakip yönetim uzmanlarının yazdıklarından…

“İş yönetimi üstüne hiç okumam, yalnızca roman okurum,” diyor, “o da belli yazarların, örneğin Jane Austen (ö. 1817)…”

Hoppala! Bu da nereden çıktı: Şirketlere para kazanmayı öğreten adam, kimden ne öğreniyor…

42 yaşında ölen, ilk 25 yılı 18. Yüzyılda geçen, evlenmemiş, dört duvar içinde oturup roman yazmış bir kadında ne buluyor, ne öğreniyor?

Şaşırmıştım doğrusu…
∘∘∘


“Her güçlü roman peri masalıdır.” demiş Rus yazar Nabokov (ö. 1977).

Adam peri masalından öğrenip dünyaya para kazanma öğretiyor!
∘∘∘


İstersen senin yaşamında peri masalı olabilir. 

Yeter ki gündelik yaşamda ayağına dolanan para gerçeklerinin (!) içinde yitip gitme…


Yaşadığın dünyanın şablonuna uymasa bile kendi peri masalını yaşayacak cesaretin olsun...

Kendi kurduğun özgün dünyanın haz titreşimleri sana yetecektir.
∘∘∘



[1] İşletme fakültelerinde okutulan “şirket yönetiminin” temelini atan Alman.



1 Temmuz 2018 Pazar

Yalnızlık'la Tanıştığın An





Herkesin hayatında vardır.

Şöyle bir üzerinden geç geçmişin, geriye dönüp göreceksin…

Bazıları o anı duyumsamayacak kadar duyarsızdır, bu yazı onlar için değil…
∘∘∘


Değerler vardır her çağda, uygun olmadığını öğrendiğinde dünyanın harabeye döndüğü…

Budalaca inandığın değerler.

Kendi değerlerini kendin koyuncaya dek köle olduğunu henüz öğrenmemişsindir.  
∘∘∘


İşte bu ahmaklık günlerinde, viran olmuş yaşamının yıkıntıları üzerinde en yakının sandığın dostunla dertleşiyorsun.

Seni dinler. Gerçeklerden ayrılmadan akıllı insan yorumları yapar. Kimseye dokunmaz, Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeye çalışan evrensel bir hâkimin önünde sanırsın kendini.

Dost ararken mahkemeye gelmişsindir!

Ardından düşüncelerini donduran bir soru peydahlanır: 

“Şimdi ne yapacaksın?”
∘∘∘


İkinci tekil şahısın bu denli zehirli olanını ilk kez duyuyorsundur…

“Ne yapmalıyız?”ın sarıp sarmalamasını beklerken, “Ne yapacaksın?”ın sillesi patlamıştır suratında…

İşte bu alabileceğin en yüce “yalnızlık” dersidir…
∘∘∘


En büyük diplomadan daha değerli olduğunu zamanla yaşayarak anlayacaksındır…
∘∘∘


Tutkularını sevmediğin, çoşkularını beslemediğin, kendi doğrularının sorumluluğunu zehirli bir yılan gibi omuzlarında taşımadığın sürece “yalnızlık” dersine hazır ol!

Bu dersi almadan göçmek yok yaşamdan.
∘∘∘

Olabildiğince erken olsun dua et!

∘∘∘