Beş
yüz milyon yıl önce ne olduysa oldu balık atamızdan koptuk. Omurgalılar olarak
ayrıldık. Büyük, büyük… dedemizin -ya da ninemizin- bünyesinde alışılmadık garip
şeyler –mutasyon- olmuştu.
“Bize”
–insana- giden ana yol böyle açıldı.
500
000 000 yıl önce…
∘∘∘
Düşünün,
yazının ilk kullanımı ortalama 5 000 yıl önce…
Tarih
tarih diye böbürlenen, yere göğe sığmayan büyük insan bilginlerin açıklamak
için yırtındıkları zaman aralığı, bu 5 000 yılın son 1000 yılı.
İncecik buzun üstünde üçlü perende!
∘∘∘
Avcı
toplayıcı insanın yerleşik düzene geçmesi 12 000 önce…
“İnsanlık”
başlığı altında konuştuklarımız nereden baksan 2000 yılı geçmiyor.
Tek
tanrılı dinler, ahlak, felsefe, doğal bilim, kültür edebiyat hepsi bunun
içinde.
Ben
de beş yüz milyon yılı düşünün diyorum!
Nasıl
düşüneceğiz?
Uzun
yaşayanlarımızın ortalaması 85; lise anılarını zor anımsıyoruz…
Biz
kimiz de beş yüz milyon yılı düşünebileceğiz.
Hayatın
ondan önce de ek bir 4 milyar yılı var. Toplam 4.5 milyar yıl…
Bütün
bu yıllar boyunca sağ kalmaya çalışan yaşamın dayanma gücü var içimizde.
“Ne
yap et, yaşamını sürdürmenin bir yolunu bul!” diyen genler ağır basıyor
içimizde.
Güdümüz
bu denli yararcı, pragmatik, faydacı, çıkarcı…
∘∘∘
Beğenin
ya da beğenmeyin, içimizdeki tarih bu…
Cinsellik’in
ve güç’ün tarihi…
“Çıkarın”
tarihi bu tarih.
∘∘∘
50
000 yıl önce arıza yapıyor bu tarih, eski köye yepyeni bir adet geliyor:
Hemcinslerimizden
birinin –erkek mi kadın mı bilinmiyor- kafasında tuhaf bir başkalaşım
yaşanıyor. Dilin ilk tohumları atılıyor. Neden, niçin, nasıl soruları
seslendiriliyor.
Dil
düşüncenin kapısını aralıyor.
Günümüzün
tüm insanları bu kadının –ya da erkeğin- torunları.
∘∘∘
Düşünceyle
birlikte içimizde bizi güden dürtülerin yanına bir yenisi ekleniyor:
Ustalık…
Cinsellik’ten ve güç’ten daha etkili çıkıyor ustalık.
Düşünemeyenler
yok oluyor.
İyi
düşünemeyenler, ikincil oluyor, sıradan oluyor, köle oluyor.
∘∘∘
Düşünce,
ayakta kalmanın aleti olmanın yanında -cinsellik’in ve güç’ün hayaline
gelmeyecek- yepyeni anlamların kaynağı oldu.
İçimizdeki
tarihin bilimdeki, felsefedeki ve edebiyattaki yansımaları ilginçtir.
Psikanalizin
kurucusu Avusturyalı nörolog Freud (ö. 1939) için insan cinsellik çekim alanından
çıkamadan ölüyor.
∘∘∘
Alman
filozof Nietzsche’ye (ö. 1900) göre insan, tüm canlılar –hatta cansız taş toprak-
gibi egemenlik ve güç arıyor.
Güç
istencinin –will to power- güdümünde yaşıyor. Savaşırken de egemen olmak
istiyor hediye verirken de…
∘∘∘
Rus
yazar Dostoyevski (ö. 1881) insanı cinsellik’in ve güç’ün kaosu gibi görüyor.
Karamozov Kardeşler fırtınası bu karmaşanın göbeğinde esiyor.
∘∘∘
İnsanın
“varoluşunu” bu sözcüğü ağzına almadan, hatta kendisine varoluşçu –existentialist-
denmesini hiç istemeden anlamaya çalışan en ilginç çalışma Alman Heidegger’indir
(ö. 1976).
“Varoluş”
sözcüğünü öylesine çağrışım yorgunu bulmuştur ki yerine “Dasein” -Almanca orada
olmak- sözcüğünü kullanmıştır.
Ona
göre insan anlamaya çalışır, her anlayışında değişik ruh hallerine bürünür… Ya
da diğer uçtan yürürseniz her ruh halinde aynı şeyleri farklı anlayabilir.
Bu
anlama ve hislerini –sevinçlerini, endişelerini, coşkularını- duyumsama
sürecinde kendine açılırsın ve dünya sana açılır.
Orada
olmayı bu yolla öğrenirsin.
Orası
bizim gezegenimiz Dünya’dır.
Heidegger’in
ünlü kitabı Varlık ve Zaman (Sein und Zeit), ustalık güdüsüne giden yolların
taşlarını döşemiştir.
∘∘∘
Cinsellik’in
ve Güç’ün tarihi 4.5 milyar yıl…
Ustalık
güdüsünün 50 000…
Kalabalıklar
için konuşmak zor.
İş tek
insana gelince durum oldukça açık, isterse Ustalık’la diğerlerini dengelemek
bir yana onlara kafa bile tutabilir.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder