Diyorsan, ki
hepimiz öyle dedik; ki şu anda neredeyse herkes öyle demeyi sürdürüyor…
Aslında
söylemeye çalıştığın şu: Ne yaparsın, ayakta kalmam için toplumun bazı koşulları
var, istemesem de bunları karşılamak zorundayım…
Yanlış yaşıyor
olabilirim, elimden ne gelir?
Yanlışım var
ama mantığım sağlam (!); böyle düşününce kafayı takmıyor, rahat ediyorum…
∘∘∘
Varolmanın
iki ayağı var.
Bir, sağ
kalmak, uçurumun kenarında bir dala tutunmak…
Bunun
koşullarını toplum koyuyor…
Ne denli
karşılarsan o kadar rahat ediyorsun:
Aş derdim
yok, iş derdim yok, diyorsun…
Fazlasını
aramıyorsan mesele kapanmıştır; işin gücün rasgele…
∘∘∘
Ama diyorsan
ki “Baba bir şeyler olmuyor, eksik var; içimdeki boşluk dipsiz kuyu mu desem
nedir, ne atarsan kayboluyor…
Hamam külhanları örneği, basarsın odunu yarım
saat sonra alevler yiyip bitirir...
Hep aç,
doymak bilmiyor, hoşça vakit geçirerek çaresine bakamıyorum…”
Ne oluyor?
İkinci durağa
geldin dayandın, dünyada olmanın ikinci ayağına…
Fabrika
ayarlarını keşfetmek durumundasın…
İşi
bugünlere bırakmış olman, yanlış yaşadığının kanıtı.
Yanlış yaşam:
toplumun isteklerini yaparken kendini susuz bırakmak…
Acıkmışken
yemek yemek gibi, sevdiğin bir şarkıyı dinler gibi, sevgilinle sevişmek gibi,
yaparken kendinden geçtiğin şeyleri aramaya vaktin olmadı bugüne dek!…
Bende öyle
dalgalar yok mu diyorsun?
O zaman sen
gerçek bir mucizesin; yüz milyar sinir hücresini öyle bir yerleştireceksin ki, adam
hiçbir şeyi yapmayı sevmeyecek…
İşte sen
busun!
Heveslenme o
denli şanslı olamazsın!
∘∘∘
NOT:
Artık köyde
yaşıyorum. Henüz becerip internet getiremedik yaşadığımız yere.
Kolay
çalışamıyorum.
Ne yaptım,
boşluğu doldurmak için, elimin altındaki roman denememi araya soktum:
“Aşk Dağdan İnmez”
Bakalım
hoşunuza gidecek mi?
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder