Ahlaklı,
kanunlara uyan, etik davranmaz ise çıkışsızlıktan kaybolmuş hissedenler için –özellikle-
kederli bir yolculuktur dünya…
Duyarlıdırlar
başka türlü yapamazlar; zorlarlarsa içlerine sinmez, huzur bulamazlar...
Kendi
seslerini duymadan edemezler, sesleri de böyle çıkar, ne yapsınlar?
Bu
gruptan olanlar düşünmeye yatkın doğanlardır…
∘∘∘
İkinci
bir grup ise doğuştan yapmaya yatkındır; az düşünür veya hiç düşünmezler…
Sonuçlarla
yön bulurlar; sonuç iyi mi? Yol doğrudur…
Şanslı
olduğun için kazanmış olamaz mısın? Olabilirsin; ama onu düşünmez, sonucu gönül
rahatlığıyla sahiplenirsin…
Başarı
senindir…
Sonuç
kötü mü? O zaman yükü başkalarına atacak bir şey uydurur ona inanırsın…
Gülmeyin…
Gündelik hayat çoklukla böyle yaşanır.
Hayatı
rahat yaşama sanatı diye tanımlarsanız, bundan iyisi yoktur…
∘∘∘
Bu
iki grup, yaşam tarzları yelpazesinin aykırı uçlarında kümelenmiştir.
Düşünmek
bir bakıma kendine çelme takmak ve neden düştüğünü araştırmaktır…
Bu
tutum, zaten kederli olan bir yolculuğu biraz daha açmaza sürükler, doğrudur; ama bu
insanlar için varolmak kendi sesini dinlemektir…
İnsan
kendisiyle duyguları, hisleri, sezgileri ve düşünceleriyle haberleşiyor…
Hayatın
anlamı denen şey onlarsız bir türlü şekillenmiyor; yaşamaksa ille böyle olmalı
diyorsun, yoksa çekiver kuyruğunu…
∘∘∘
Bir
uçta şirketler gibi yalnızca sonuca bakıp gerisine boş verenler, diğer uçta doğuştan
kederli bir yolculuğu düşünce sosuyla biraz daha acılı yapanlar…
İki
ayrı yaşam tarzı…
En
acıklı görüntü vereni de aslında ilk gruptan olup da, başarı şansı yüksek diye rahat
yaşama sanatını öğrenmeye kalkanlar…
Gördükçe
onların yerine siz üzülürsünüz…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder