Alman filozof Kant
(ö: 1804) büyük Lizbon depremini (1755) dine gönderme yapmadan açıklamaya
çalıştı. Söyledikleri yanlıştı; ancak yöntemi sekülerdi.
Aydınlanma’nın
temelindeki en güvenilir harçtır Kant.
Aydınlanma akılcılığı,
din adamının (papazın, imamın…) yerine bilim insanını koydu. Tanrı’yla
ilişkideki papaz gitti, realite ile bağlantı kurmaya çalışan seküler akıl geldi.
Son sözü söyleyen
otoritenin tahtında oturan ‘akıl’, hâlâ saltanatını sürdürüyor. Gel gör ki,1980’lerden
bu yana, Doğu’da, Batı’da ve Orta’da işler iyi diyenlerin sayısı genelevdeki bakire sayısına yaklaşıyor.
İnsanın akıl yerine
koyabileceği başkaca bir aracı olmadığına göre bu işte bir arıza olmalı!
∘∘∘
Bilim deyince her şey
aynı torbaya atılıyor. Fen bilimleri,
sosyal bilimler, insan bilimleri… Kısaca doğanın, toplumun ve insanın
üstüne üretilen bilgiler…
Hepsi aynı düzeyde
“bilim”miş gibi algılanıyor. Bilimse hepsi bilim, bilgiyse hepsi bilgi diye
kabul etmişiz.
Bunun temel nedeni
hepsinin üniversitelerde dükkan açmış olması.
Aslında durum
göründüğü gibi değil.
Bilgiyi üreten fen
bilimleri. Bilginin saygınlığının altında da fizikin, kimyanın, biyolojinin imzası var.
Peki dünyayı kim
değiştiriyor? Sosyal bilimler: Siyaset,
ekonomi, business (iş) yönetimi…
Ve de insan bilimleri: Tarih, din, felsefe, sanat…
Neden mi? Fen
bilimlerinin bulguları üstünde yükselen teknolojiyi
kim kullanıyor?
Siyaset ve business
(iş) değil mi? Hem de kol kola.
∘∘∘
Ne fark var
aralarında, fenle sosyalin?
İnsanın sosyal
konulara merakı sonradan çıkma Sokrates’le birlikte… Ondan önceki bilim
adamları derdi yanlızca doğayı açıklamaktı.
Celal Şengör Hoca bu
nedenle Socrates’i hiç sevmez! İşleri karıştırdı gereksiz konuları gündeme aldı
diye.
Tek tek insanların
yaşamını dert etmezseniz hayat güllük gülüstanlık oluyor.
Fen bilimleri yasa arayan deneysel bilimler. Yeni yasa gelince
eskilerinin hükmü kalmıyor. Çöpe gidiyor. Sonuçlardaki kesinlik buna izin
veriyor.
Sosyal bilimler ise “yasa arayan deneysel bilimler değil, anlam
arayan yorumsal bilimler.”
Anlayacağınız biri
olguları açıklayan BİLGİ (bilim), diğeri YORUM.
Yerçekimi kuramı
olguyu açıklar, oysa tarih yazanın yorumudur.
∘∘∘
Bakın bir bilim
insanı ne diyor. “Bilimin ne olduğunu
anlamak istiyorsanız, her şeyden önce onun kuramlarına ya da bulgularına ve
kesinlikle de onu savunanların neler söylediklerine bakmayıp onu uygulayanların neler yaptıklarına
bakmalısınız.”
Arızayı gösterebildim
mi bilmiyorum.
Uygulayıcılardan
birinin açık yüreklilikle söyediklerini dinleyin: “Dünyanın neresinde iş
yaparsanız, maalesef uygarlık ile doğanın çelişkisi var. Bunun önüne
geçilemez.”
Söyleyen bir CEO, en
üst düzey iş yöneticisi.
“Uygarlık” dediği
elindeki teknoloji, yani bilim. Doğa dediği ise bize hayat veren gezegenimiz.
Soru şu: Buna bilim (uygarlık) diye saygı mı
duyacağız, yoksa yanlı bir yorum
diye karşı mı duracağız?
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder